Boğazkesen Kalesi
Erbaa’nın kuzeyinde, Canik Dağları eteğinde, kanyonun Erbaa Ovası’na bakan yüzünde, Kelkit ve Tozanlı ırmaklarının birleştiği noktada inşa edilmiştir. Burası Boğazkesen ya da Kale Boğazı adları ile bilinmektedir. Bölgeye ele geçiren Pont Kralı VI. Mithridat Opador burada bir kale, önüne de kendi adına “Eupatorya” adı ile bir şehir kurmuştur. Bu gün için Eupatorya kentinten bir iz kalmamıştır. Burada inşa edilen kalenin surları burada dikkat çeken kalıntılardır. Kalıntıların mimari özellikleri kalenin Bizans dönemine ait olduğunu göstermektedir. Buna göre kalenin VI. Mithridat’ın yaptırdığı üzerine Bizans döneminde tekrar inşa edildiği anlaşılmaktadır. Kale taş duvar ile sağlam temeller üzerine oturtulmuştur. İçerisinde gözetleme kuleleri, dış ortam ile irtibatı kesilmiş gizli sığınaklar ve mazgal delikleri bulunmaktadır. Kale tamamı kagir bir yapı olup dış alandan bir, iç alandan altı girişlidir. İç kapılarının en büyüğü batı tarafındadır. Yaklaşık on metre boyundaki kapının üzeri tamamen kral resimleri değişik figürler ve kabartma şekilleri ile işlenmiştir. Bahsi geçen kapının doksan yıl öncesine kadar varlığını koruduğu ancak daha sonra beş çift manda koşulmak suretiyle yerinden sökülerek buradan götürüldüğü yaşlılar tarafından ifade edilmektedir. Eupatorya bölgesi adı ile ifade edilen bu yer geniş bir alanda zamana ve insana tanıklığına yüzyıllardır devam etmektedir. Kuşkusuz burada zengin bir medeniyetin varlığını sürdürmesi sarp yamaçların eteğinde verimli topraklara sahip olmasındandır. Kelkit ve Tozanlı Irmakları tam da bu noktada birleşerek Yeşilırmak Nehrini oluşturmuşlardır. Bu iki ırmağın birleştiği noktada inşa edilmiş olan Boğazkesen Köprüsü vardır. Tarihte Amasya ve Niksar bağlantısını sağlayan bir insanlık köprüsüdür. Sağlam ve düz kesilmiş dikdörtgen şeklindeki taşlarla zemine oturtulmuş olan Boğazkesen Köprüsünün su içerisinde dört ayağı bulunmaktadır. Ayakların yarıya kadar olan kısmı ile yarısından sonrasının mimari tarzı birbirinden farklıdır. Kale Köyü tarafındaki ikinci ayağın suya yakın kısmında kesme taşa işlenmiş haç işaretleri bulunmaktadır. Köprü ayaklarının yarısının Bizans dönemine ait olduğu yarıdan sonrasının ise Selçuklu eseri olduğu anlaşılmaktadır. Yörede yaşayan yaşlılardan edinilen bilgiye göre önceleri köprüde Selçuklu arması olan kartal figürü bulunduğu fakat sonradan sulara karışarak kaybolduğu belirtilmektedir. Yavuz Sultan Selim Han Çaldıran Seferine giderken ordusu ile birlikte Boğazkesen Köprüsü’nden geçmiştir. 2012 yılında köprünün kuzeybatısında Karınca Dağları sırtlarında ormanlık alan içerisinde defineciler tarafından birbirine çok yakın mesafede iki kaya mezarı bulunmuştur. Definecilerin Mithridat ve ailesinin mezarlarını aradıkları kazılarda bulunan iki kaya mezarından biri fazla hasar görmemiş, diğerinin ise giriş kısmı tahribata uğramıştır. Bu kaya mezarlarının ortaya çıkışı ile birlikte buradaki tarihi varlığın kale ve köprü ayakları ile sınırlı olmadığı, bölgenin bir bütün olarak ele alınması gereğini ortaya çıkarmaktadır. 2015 yılında Tokat ilinde kültürel mirasın gün yüzüne çıkarılması için ayrılan bütçeler ve yapılan çalışmalar ile Eupatorya’daki insanlık mirasının da ortaya çıkarılıp, definecilerden ve yok olmaktan kurtarılarak turizme kazandırılması umudu yükselmiştir.