AHİ PAHLİVAN & KEÇECİ BABA GÜREŞÇİ TEKKELERİ
AHİ PAHLİVAN & KEÇECİ BABA GÜREŞÇİ TEKKELERİ
Geçtiğimiz hafta sonu 2 Temmuz 2023 günü Niksar'da 5. Geleneksel Ahi Pehlivan Büyük Karakucak Güreşleri yapıldı. 20 Ağustos günü de 34. Keçeci Baba Ahi Mahmut Veli Anma ve Kültür Etkinlikleri gerçekleştirilecek. Gerçekleşen ve gerçekleşecek ekinliklerin her birisi esasında bu coğrafyalardaki yaşanmışlıkların oluşturduğu geleneğin süzgeçten geçirilerek damıtılmış halidir. Yaz dönemi etkinlik, festival ayları. Madem öyle, biz de fırsatı değerlendirelim. Bu günkü yazımızda iki ahi zaviyesi ile vakıflarını ve bunların ortak yönlerini ele alalım. Adı geçen vakıfların ortak yönlerinden birisi ahilikle ikincisi ise güreşle ilgili oluşlarıdır.
Önce Niksar'la ve Ahi Pehlivan'la başlayalım.
Niksar, Anadolu'nun fetih sürecindeki ilk Türk yerleşimlerdendi. Bölgenin fetih görevi, Selçuklu sultanlarına danışmanlık yapan Melik Ahmet Danişment Gazi'ye verilmişti. Sonrasında devlet zayıfladıkça yerel beyler güçlenmiş, Danişment Gazi de bu süreçte yöreyi devlet gibi yönetmeye başlamıştı. İlk başkent olarak Niksar'ı seçmiş, sonrasında devletin yönetim merkezini Sivas'a taşımıştı. Adına destanlar oluşturulan bilge komutan, kendi döneminde Niksar'da büyük bir ihya ve imar faaliyeti gerçekleştirmiş, öldüğünde sevdiği bu şehrin topraklarında ebedi istirahatgahına çekilmek istemiş ve vasiyeti yerine getirilmişti. Trabzon Rum İmparatorluğu ile savaşa giderken Perşembe Yaylası'nda pusuya düşürülmüş, ordusunun tamamına yakını imha edilmiş, kendisi ağır yaralı vaziyette Niksar'a getirilmiş, orada şehit olmuştu.
On ikinci yüzyıl ortalarında Anadolu Selçukluları merkezi otoriteyi bir ara tekrar sağlamış ve Danişmentli Devletine son vermişti. On üçüncü yüzyılda özellikle Moğollar Anadolu'yu talan etmiş, Anadolu Selçukluları dağılma sürecine girmişti. İşte bu karışık dönemde alperen karakterli ahiler ortaya çıkmış ve toplumun sosyal, dinî, iktisadî yaşantısını ayakta tutma vazifesini omuzlamışlardı. Anadolu şehirlerinde ve kırsallarında yapılanan bu organizasyon, Türk toplumunu dağılmaktan kurtararak yeni bir devlet yapılanmasına geçişte çok önemli görevler üstlenmişti. Halkımız arasında genel olarak Horasan Erenleri şeklinde adlandırılan ve çoğu zaman Hoca Ahmet Yesevî ile ilişkilendirilen bu tasavvuf ehli kişiler, kurdukları vakıflar ile aç açık kalanlara kol kanat germiş, yol güvenliğinde birer menzil olmuş, alpler yetiştirmiş, halkın moral değerlerini ayakta tutmuş ve devlet teşkilatının çöktüğü bir zamanda insanımıza inanç ve zafer aşkı üflemişlerdir. Selçuklunun bu zor döneminde Anadolu'nun farklı yerlerinde olduğu gibi yöremizde de ortaya çıkan ahiler vardı. On üçüncü asırda Ahi Ahmet Nahcivanî ve Ahi Pehlivan Niksar'da, bir zaman sonra da Ahi Mahmut Veli, Keçeci köyünde ortaya çıkmıştı. Bunlardan Ahi Ahmet Nahcivanî, 1291 senesinde Danişment ili olarak adlandırılan bugünkü Kayseri, Sivas, Tokat, Amasya, Çorum illerini kapsayan topraklarda Ahi Evran'dan sonra ikinci Ahi Vakfını kurmuştu. O zamanlar Niksar şehrine, günümüzde ise Erbaa'ya bağlı Fidi (Akça) köyünde kurulan vakıf, 600 sene gibi çok uzun bir zaman faaliyetlerini resmi olarak sürdürecekti. Ahi Nahcivan Vakfını ilerleyen süreçte bağımsız bir makale olarak detaylı bir inceleme ile sizlerle buluşturacağımızı belirtip diğer ahilere dönelim.
Niksarlı Ahi Pehlivan, Ahi Ahmet Nahcivanî ile aynı dönemlerde yaşamıştı. Gerçek adı Hacı Mehmet el-Evhadî olan bu zatın asıl mesleği okçuluktu, vakfını 1323 yılında tanzim etmişti. Pehlivan sözcüğünün kökenin pehlevan olarak Farsçadan dilimize geçtiğini, anlamının yiğitlik, cesurluk olduğunu, bir anlamının da okçuluk olduğunu belirtelim. Yani okçuluk ile pehlivanlığın eski dönemlerde yollarının kesiştiği görülmektedir. Evhadî unvanını kullanan Ahi Pehlivan'ın kurduğu zaviye Evhadüddin-i Kirmani (1164-1237) ile iltisaklıydı. Ahi Pehlivan zaviyesi aynı zamanda bir güreşçi tekkesiydi. Niksar'da Işık Tekkesi olarak bilinmekteydi. 1942 yılındaki depremde yıkılan ve heyelan altında kalan bu tekkenin yerine 2015 yılında Ahi Pehlivan adına Anıt Mezar yapılmıştır. Anıt Mezar, Niksar çarşı merkezinde bulunan Leylekli Köprü karşısındaki yamaçta Tekke Bayırında yer almaktadır. Ahi Pehlivan'a aynı bahçe içerisinde Şair Erzurumlu Emrah ve Şair Cahit Külebi anıt mezarları eşlik etmektedir. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinin birer simgesi durumundaki üç anıt mezar, Niksar'dan -aynı bahçeden- milletimizi selamlamaktadır.
Kıymetli okur; yazımızın ikinci bölümü Keçeci Baba ve onun kurduğu zaviye ile vakfın pek bilinmeyen bir özelliği ile ilgili olacak. Selçuklu devrinin bir diğer ahi lideri, Ahi Mahmut Veli yahut halk arasında bilinen adıyla Keçeci Baba'dır. Ahi Mahmut Veli bugünkü Erbaa ilçe sınırı dahilinde yer alan Keçeci köyünde bir zaviye inşa etmiş ve masrafları için bir vakıf kurmuştu. Ahi Mahmut Veli'nin ne zaman doğduğu ve zaviyesini ne zaman inşa ettirdiği tam olarak bilinmemekle birlikte 1349 yılında vefat ettiği rivayet edilmektedir. Mikail Bayram, Keçeci Baba ismini 1402 tarihli bir belgede gördüğünü söylemektedir. Hakkındaki bilgiler daha çok sözlü anlatıya dayanan Keçeci Baba, Nişabur'da yaşamış, daha sonra Anadolu'ya gelerek bugün kendi adını taşıyan Keçeci köyüne yerleşmişti. Horasan'dan Anadolu'ya gelen sancaklı evliyalardandı. Selçuklu döneminin son ahi babası ve zamanın önemli sanatlarından keçeciliğin ustası olarak bilinmekteydi. Sözlü geleneğe göre Keçeci Baba, Hacı Bektaş Velî'nin amcasıydı. Hacı Bektaş Veli'den önce Türkmen boylarının önünde Anadolu'ya ailesiyle gelmiş, Hacı Bektaş Veli'yi de arkasından Anadolu'ya getirtmişti. Günümüzde Erbaa'ya bağlı olan Keçeci köyü Osmanlı Döneminde Sivas'a bağlı Kazabad kazasının Fakihler köyüydü. Köy için 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar kullanılmış, daha sonra köy Erbaa'ya bağlı Keçecibaba köyü olarak adlandırılmıştı. Köyün adı günümüzde Keçeci olarak kullanılmaktadır.
Keçeci Baba, Anadoludaki önemli Alevi ocaklarından biri kabul edilmekle birlikte türbesi günümüzde her inanca mensup insan tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir. Keçeci Baba'nın inşa ettirdiği zaviyeden ve yine Keçeci Baba ocağından Derunî, Fedayî, Engünî, Mevalî, Ruhanî, Ligarî, Süzî, Sükutî, Arifoğlu, Sefil Ali, Aziz Baba gibi çok sayıda halk ozanı yetişmişti. Bunlardan Derunî Baba'nın türbesi, Keçeci Baba türbesinin bulunduğu mezarlıkta girişte sol tarafta yer almaktadır. Yine aynı zaviyeden on dokuzun yüzyılın ikinci yarısında Keçecili Kasım (1832-1870?) adında çağının en güçlü bir başpehlivanı çıkmıştı. Kasım Pehlivan, Türk Edebiyatının ünlü yazar ve şairi, aynı zamanda devlet adamı Ziya Paşa'nın Amasya Valiliği yaptığı dönemde dikkatini çekmişti. Kasım Pehlivan, Keçeci Baba soyundandı. Bir rivayete göre Ziya Paşa, iki metreyi aşkın boyu ve gücü kuvveti ile dillere destan bu pehlivanı güreşe meraklı padişah Abdülaziz'e göndermiş, bir rivayete göre ise Kasım Pehlivan, Ahi Mahmut Veli Vakfı ile ilgili zaviyedârlık hakkının yasal takibi için Dersaadet'e gitmişti. Velhasıl, Sultan Abdülaziz döneminde bir şekilde Saray'a alınmıştı. Saray'daki ilk güreşinde yağlı güreşe alışkın olmadığı için yenilse de sıra karakucak güreşine geldiğinde dönemin namlı pehlivanlarının sırtını kısa süreler içinde yere getirmişti. Kendisine yağlı güreşlere alışması için birkaç ay süre verilmişti.
Rivayete göre Pomak pehlivanların saray güreşine hâkim olduğu o yıllarda, Kasım Pehlivan'a güçlerinin yetmediğini görünce onu zehirlemişlerdi. Amansız hastalığa yakalanan Kasım Pehlivan köyüne dönmüştü. Kavasoğlu İbrahim'in tertiplediği bu olaydan sekiz ay sonra köyünde ölen Keçecili Kasım Pehlivan'ın yerine Pertevniyal Valide Sultan, oğlu Hüseyin'i saraya çağıracaktı. Fakat oğul Hüseyin, babası Kasım kadar başarılı bir başpehlivan olamayacak, Pomakların psikolojik baskılarına dayanamayarak bir yıl sonra köyüne Valide Sultan'ın maddi ihsanlarıyla dönenecekti. Kasım Pehlivan'ın kabri, büyük atası Ahi Mahmut Veli türbesinin yer aldığı mezarlık içerisindedir ve kendi adına ayrı bir türbesi vardır.
Yazının başından itibaren Niksarlı Ahi Pehlivan ile Keçecili Ahi Mahmut Veli'yi kısaca anlatmaya çalıştım. Her ikisi de birer ahi olarak ortaya çıkan bu veli zatların ortak bir yönleri daha bulunmaktaydı. Kurdukları vakıfların ve zaviyelerinin birer güreşçi tekkesi oluşu. Güreş Tekkeleri üzerine çalışmaları bulunan Prof. Dr. Mehmet Türkmen, Osmanlı Devleti öncesi Selçuklu devrinde hizmete başlayıp, Osmanlı döneminde de sportif ve sosyal hizmetlerini sürdüren dört zaviyenin olduğunu belirtir. Bunlardan birincisi Niksar şehrinde kurulmuş olan Ahi Pehlivan Zaviyesi (1323), ikincisi Erbaa ilçesi Keçeci köyünde bulunan Keçeci Baba Zaviyesi, üçüncüsü Kayseri'nin Develi kazasına bağlı Şeyhçoban köyünde bulunan Pehlivan Gazi Zaviyesi ve dördüncüsü de Kahramanmaraş'ın Afşin (Efsus/Yarpız) ilçesinde bulunan Dede Baba Zaviyesidir. Köklerini Orta Asya'dan alan ata sporumuz güreşle ilgi Osmanlı Döneminde Edirne, İstanbul, Bursa, Amasya gibi şehirlerde yer alan çok sayıda güreşçi tekkesi bulunsa da Anadolu'da güreş startının verildiği dört güreşçi tekkesinden iki tanesi Tokat'ta bulunmaktadır. Bunlardan biri Niksar'da diğeri Erbaa'da. Mesela, On yedinci yüzyılda çok sayıda vakfiyelerinin olduğu anlaşılan Ahi Pehlivan Tekkesi'nde 67 dervişinin yatılı olduğu, günlük et, ekmek ve yiyecek masraflarının ne kadar olduğu net olarak gözükmektedir. Cuma günleri halkın zaviye ile kaynaştıkları, bu gün zaviyenin rutin masraflarından çok daha fazla olduğu belgelerde mevcuttur . Yedi asır halka ve devlete mükemmel fonksiyonlar icra eden bu zaviyenin, aynı zamanda bir güreş zaviyesi olduğunu öğrenmemiz de bir o kadar sonra olacakmış.
Keçeci Baba Zaviyesi'nde on yedinci yüzyılda 82 dervişinin yatılı olarak burada pehlivanlık eğitimi almaktadır. Ahi Mahmud Veli (Keçeci Baba) ve Ahi Pehlivan menkıbeleri ile halk arasında çokça biliniyor olsalar da kurdukları vakıfların güreşle iltisaklı oluşu ve araştırmacılar tarafından literatüre bu şekilde girmiş olması son derece önemlidir. 82 güreşçinin Ahi Mahmut Veli Tekkesi'nde yatılı olarak güreş eğitimi alması, On dokuzuncu yüzyılda karakucak güreşinin gelmiş geçmiş en güçlü pehlivanlarından Kasım Pehlivan'ın burada yetişmiş olması tesadüfi olmasa gerektir. Günümüzde Keçeci Baba ocağını temsil eden ve onun soyundan gelen ailelerden birisinin soyadlarının “Pehlivan” olması da son derece ilginçtir ve soyadların rastlantı sonucu seçilmediğine son derece güzel bir misaldir.
Yörenin güreşle ilgisinin arşiv kayıtlarına yansıyan 1573 tarihli bir vesikası ile bitirelim sözü: "Dergâh-ı mu'allâm çavuşlarından Sonisalu Mehmed Çavuş'a hüküm ki, südde-i sa'âdetimde Hassa Güreşçiler Tekyesi'nde yarar güreşçi kalmayıp lâzım olmağın buyurdum ki bu bâbda onat vechile mukayyed olup Tokad ve Amasya ve Sonisa semtlerinde güreş tutmağa kâbil yarar ve genç yiğitlerden bulundukça miktarın tedârik edip adet-i kadîme üzere kânûnlarınca ri'âyet olunmak tahrîkiyle cem' edib dahî mu'accelen südde-i sa'âdetime getiresin ki bade'l-imtihân tahrîklerince ri'âyet olunur tekyede kalalar onat vechile mukayyed olub gâyet yarar güreş tutmağa kâdir ilminden habîr (işden anlayan) kimesneler bulup getiresin."
Cumhur Başkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi: A.{DVNSMHM.d... Hicri: 981 (Miladi:1573) Şekil 1. Osmanlı ve Selçuklu döneminde kurulan güreş tekkelerinin günümüz Türkiye sınırları içerisinde bulunduğu şehirler Kaynak: Kahraman 1989, Türkmen 2014
KAYNAKLAR:
1- "Ahilik Ansiklopedisi", Cilt 1-2, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Yayınları, Ankara 2014
2- FATSA Mehmet. “Niksar Yöresindeki Ahi Vakıflarının Karadeniz Bölgesi'nin İskânı ve İslamlaşmasındaki Rolü”, VD, Ankara 2013
3- KAHRAMAN Atıf. (1989). "Cumhuriyete Kadar Türk Güreşi", Cilt: 1-2, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.
4- KESKİN Y. Mustafa. "Gelenek ve Modernlik İlişkisi Bağlamında Türkiye'de Ziyaret Olgusuna Sosyolojik Bir Bakış (Keçeci Baba Örneği)". Dini Araştırmalar, Cilt 6, s.18, s.89-101
5- MADEN Fahri (2014) “Keçeci Baba Ocağı” Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 71, s:147-164.
6- ORAL Mehmet Zeki (1954) "Selçuklu Devri Vesikaları 'Ahi Ahmet Nahcivani Vakfiyesi", İlahiyat Fakültesi Dergisi.II-IV, s.64-65
7- ÖZDEMİR Günay - ÇALIŞKAN Vedat. "Geleneksel Bir Sporun Coğrafyası: Türkiye'de Yağlı Güreşler (Kırkpınar-Edirne ve Çardak-Çanakkale Güreşleri)" TÜCAUM 30. Yıl Uluslararası Coğrafya Sempozyumu 3-6 Ekim 2018, Ankara
8- Türkmen, Mehmet. (2014). “Osmanlı Güreş Tekkeleri ve Fonksiyonelliği”, Türk Halklarının Geleneksel Spor Oyunları Uluslararası Sempozyumu Bildiri Kitabı, Bişkek 20-22 Kasım 2014, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, 162-173, Bişkek.
9- TÜRKMEN, Mehmet - ŞENER, Orhan Ahmet. "Sporda Yeni Akademik Çalışmalar-3 Genel Perspektiften Osmanlı Güreş Tekkeleri " , Akademisyen Kitabevi A.Ş. , 2019 Ankara, s.213-220
11- UZUNÇARŞILI İsmail Hakkı, "Kitabeler", İstanbul 1927 1
2- YEDiYILDIZ Bahaeddin. "Niksarlı Ahi Pehlivan'ın Daru's-Suhelası" Türk Tarihinde ve Türk Kültüründe Tokat Sempozyumu (2 6 Temmuz 1986) ARŞİV BELGELERİ: Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri, Osmanlı Arşivi A.{DVNSMHM.d..) (BOA, EV. MKT: 648/124; EV. MKT: 917/118; ŞD: 376/33).
İNTERNET SİTELERİ:
https://guresturkiye.net, Spor Bülteni "Keçeli Kasım Pehlivan"
0 Yorum