AYNI BABASININ ÇOCUKLUĞU O DA BÖYLE HAREKETLİYDİ ABARTMAYA GEREK YOK DİYENLERİN ES GEÇTİĞİ FARKLILIK: DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
AYNI BABASININ ÇOCUKLUĞU O DA BÖYLE HAREKETLİYDİ ABARTMAYA GEREK YOK DİYENLERİN ES GEÇTİĞİ FARKLILIK: DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
Sevgili okurlar geçen hafta Ramazan Bayramı dolayısıyla gazetemizdeki yazılarımıza bir haftalık ara vermiştik. Öncelikle geçmiş Ramazan Bayramı’nızı kutluyor,nicelerine sevdiklerinizle birlikte kavuşmanızı diliyorum.Bugün size çocukluk çağının en çok görülen farklılıklarından birisi olan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’ndan bahsedeceğim.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu kısacası DEHB çocukluk döneminde başlayan etkisi tüm yaşamı etkileyen, süreğen bir nörogelişimsel bozukluktur.Dehb çocuklarda kendini kalıcı ve sürekli olan dikkat süresinin kısalığı, kendini engellemeye ve düzenlemeye yarayan yönetim denetim eksikliği (yürütücü işlevler) nedeniyle davranışlarda veya bilişte ortaya çıkan ataklık veya huzursuzluk olarak tanımlanmaktadır. Çocukluk döneminin en önemli nörogelişimsel bozukluklarındandır. Aileyi, okulu ve toplumu ilgilendiren yönleri bulunmaktadır. Bu yüzden eğitim ve öğretimde büyük sorunlara yol açmaktadır. Problemin erken teşhis edilmesiyle sağlanan tedaviden elde edilen sonuçlar oldukça olumludur. Okul Öncesi dönemde akademik derslerin azlığı bunu kamufle etmektedir ancak bu çocukların bir kısmı ders dışı işlerde de hemen bunalma ve sıkılma emareleri göstermektedir. Zeka performans düzeyi iyi olan ve ek olarak öğrenme güçlüğü tanısı olmayan çocukların ilkokulun sonlarına kadar derslerde sorun yaşamadığı anlaşılmıştır.Derslerine çalışmadıkları ve dersleri iyi takip etmedikleri halde ders notları kötü olmayabilir. Derslerin akademik açıdan ağırlaşması ve bilişsel yükün artmasıyla birlikte başarıda ciddi düşüşler yaşanmaya başlanabilir. Çocuklarda belirtilerin DSM V kriterlerine göre 12 yaşından önce başlaması gerekir. Belirtilerin gözle görülür hale gelmesi ise 4-5 yaşa gelince olmaktadır. DEHB bazı çocuklarda ağır seyredebilir bu çocuklar bebekliklerinden itibaren huysuzluk göstermeleri,uyku düzenlerinin olmayarak genelde az uyumaları ve az yemek yemeleri ile karakterizedir. Okul döneminin başlamasıyla dikkat eksikliğine bağlı öğrenme problemlerinin ortaya çıkması ve akranlarıyla olan problemleri aileleri endişelendirmektedir. DEHB cinsiyete göre farklılık göstermektedir. Erkek çocuklarında kız çocuklarına oranla daha sık rastlandığı alanyazı tarafından kanıtlanmıştır. Erkek çocuklarda genellikle hiperaktivite belirtilerinin ön planda olduğu görülmektedir, kız çocuklarında ise daha çok dikkat eksikliğinin baskın olduğu görülmektedir. DEHB her kültür,toplum,millet,ırk da görülen bir bozukluktur belli bir kesimde ortaya çıkmaz. Dünyada görülme sıklığı gittikçe artmaktadır. Mesela Kuzey Amerika nüfusunun %10’unu , yani her 100 Kuzey Amerikalı’dan 10’u bu durumdan müzdariptir. Avrupa nüfusunun ise %1-%2’sinin etkilendiği görülmektedir. Tüm okul çağı nüfusunun %3-%5 ‘i diye düşünülmektedir. Ancak uzmanlar bu sayının daha fazla olduğunu düşünmektedirler çünkü tanı koymada yaşanan sınırlıklar , çocuklarına tanı konulmasını istemeyen aileler, çocuğun yaşadığının eskiden babası da böyleydi amcası da böyleydi gibi nedenlere bağlamaları, biz onu çok şımarttık o yüzden böyle gibi nedenlere indirgemeleri ve çocukların toplum içinde tanı konduktan sonra etiketlenmesinin açacağı olumsuzluklardan dolayı sayının beklenenden düşük kaldığı tahmin edilmektedir. Kısacası ortalama olarak her 20-30 çocuktan birinin DEHB olduğu düşünülmektedir. DEHB çocuklarda aşırı hareketlilik dürtüsellik ve dikkat eksikliği olarak ayrı bir şekilde ortaya çıkabilir ancak bazı çocuklarda bu iki durumun da görülmesiyle birleşik durum da ortaya çıkmaktadır.(Aşırı hareketlilik ve dürtüsellik+ dikkat eksikliği) bu iki durumun baş gösterdiği çocuklara müdahale ve tedavi de farklılaşmakta aileler ve eğitimciler için daha çok çaba gerektiren bir hal almaktadır.
Tarihçesine gelecek olursak 18.yy’da bu çocuklar için “kötü çocuklar” tabiri kullanılmıştır.19.yy ise “fevri delilik” denilmiştir. Bunun nedeni ise bu çocukların her türlü ortamda olur olmadık hareketler yapıyor olmasına bağlanmıştır. 1902’de George Still ise “ahlaki kontrolde bozulma” olarak tanımlamıştır. 1950’li yıllarda Metilfenidat(Ritalin) ‘ın geliştirilmesiyle bu çocuklarda oldukça iyi gelişmeler kaydedilmiştir. Bu ilaç merkezi sinir sistemini uyaran bir ilaçtır.Beynin kimyasallarını etkileyerek dürtü denetimini kolaylaştırmakta aşırı hareketliliği azaltmakta ve dikkatin niteliğini, süresini arttırmaktadır.
Son 20 yılda yapılan araştırmalar neticesinde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun genetik/kalıtsal kökenli olduğu görüşü baskın hale gelmiştir.Artık alanyazında genetik faktörlerin çok güçlü bir şekilde etki ettiğini göstermektedir. Genetik faktörlerin %80-%90 arasında geriye kalanların ise çevresel faktörlere maruz kalmanın etkili olmasıyla yüksek düzeyde ilişkili olduğunu göstermektedir. DEHB’li çocukların 1.dereceden akrabalarında DEHB oranı daha yüksek bulunmuştur. Yapılan anne-baba çalışmalarında Anne ya da babadan birisinde DEHB varsa çocuklarda görülme olasılığı %50 olduğu tesipt edilmiştir.Tek yumurta ikizlerinde bu durum %80’dir. DEHB Ancak çevresel olarak kaotik aile yapısında yetişen ağır ihmal ve tacize maruz kalan çocuklarda da DEHB belirtileri gözlenebilmektedir. Yapılan son yeni araştırmalar beyin glikoz metabolizmasındaki bozukluklar üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu çocukların özgeçmişlerinde hamilelik döneminde çeşitli ilaçlara maruz kalma ,infeksiyonlar, doğum sırasında yaşanan zorluklar, düşük doğum ağırlığı(2500 gr’dan düşük olanlar) ,geçirilmiş Merkezi Sinir Sistemi infeksiyonları, anne karnında çocuğun dışkısını yutması, geç doğum, oksijensiz kalma dikkat çekmiştir.
Sevgili okurlar bu haftalık size DEHB tanımını,tarihçesini,görülme sıklığını,neyden kaynakladığını kısaca anlattım. Haftaya son dönemlerin en önemli konularından birisi olan DEHB konusuna devam ederek tanı ölçütleri,belirtileri, tedavi ve eğitim süreci, aileler ve öğretmenlere bu süreçte neler yapmaları gerektiğine değinerek bu konuyla ilgili yazımın 2.bölümüne devam edeceğim.
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın, hoşça kalın…
0 Yorum